Bisküvi Hırsızı: Yanlış Anlaşılma ve Empati Üzerine Öğretici Bir Hikaye

Bir akşamüstü, genç bir kadın şehirdeki bir otobüs durağında otobüsünü bekliyordu. Günün yorgunluğu üzerindeydi ve vakit geçirmek için durağın yanındaki marketten bir paket bisküvi almıştı. Durağa geri dönüp oturdu, telefonunu çıkararak sosyal medyada gezinmeye başladı.
Bir süre sonra, yanına bir adam oturdu. Kadın telefonuna o kadar dalmıştı ki onun gelişini ilk başta fark etmedi. Fakat bisküvi paketine uzandığında göz ucuyla adamın aralarındaki bisküvi paketinden birer birer bisküvi aldığını fark etti.
Kadın, adamın rahat tavırlarına şaşırarak gözlerini telefondan kaldırıp adama baktı. Adam, sanki kendi bisküvisini yiyormuş gibi gayet sakindi. Kadın, içten içe sinirlenmeye başladı. “Bisküvilerimi nasıl bu kadar rahat yiyebiliyor?” diye düşünerek ekrana dönmeye çalıştı. Ama her bisküviye uzanan adamı gördükçe içindeki öfke büyüyordu. “Ne kadar yüzsüz!” diye geçirdi içinden.
Pakette tek bir bisküvi kalınca, kadının sabrı iyice taştı. İçinden “Bakalım şimdi ne yapacak?” diye söylendi. Adam hafif bir gülümsemeyle son bisküviye elini uzattı, onu ikiye böldü ve yarısını kadına uzattı. Kadın, öfkeyle bisküviyi aldı, “Bu kadarına da pes!” diyordu.
Otobüsü gelince derin bir nefes alarak eşyalarını topladı ve arkasına bakmadan bindi. “Bisküvi hırsızı”ndan kurtulmuş olmanın huzuruyla otobüs koltuğuna yerleşti.
Otobüste, telefonunu çantasına koyarken gözleri şaşkınlıkla açıldı; kendi bisküvi paketi çantasında, açılmamış halde duruyordu! O an gerçekle yüzleşti: Bisküviler aslında adamındı ve o nazikçe bisküvilerini paylaşmıştı. Kadın ise onu yargılamış, hatta öfkelenmişti.
Bu küçük olay, ona insanları yargılamadan önce iki kez düşünmesi gerektiğini öğretti. Gerçek “bisküvi hırsızı” kendisiydi; ama artık özür dilemenin hiçbir yolu yoktu.