Baudelaire ve Jeanne Duval: Aşk, Tutku ve Felaketin Hikâyesi

Charles Baudelaire, 21 yaşında tiyatroda figüranlık yapan Jeanne Duval ile tanıştığında, hayatının en büyük aşkına ve en derin acısına adım attığını bilmiyordu. Onların ilişkisi, sadece iki insan arasındaki bir bağ değil, aynı zamanda edebiyat tarihine damga vuran bir tutku hikâyesiydi.
Jeanne Duval, egzotik güzelliği ve gizemli havasıyla Baudelaire’i büyülemişti. Onun kahverengi teni, derin bakışları ve asi ruhu, genç şairin kalbinde sarsılmaz bir yer edindi. Jeanne sadece bir sevgili değil, aynı zamanda Baudelaire’in en büyük ilham kaynağı oldu. Kötülük Çiçekleri’ndeki pek çok şiir ona adandı; aşk, şehvet, ihanet ve özlem onun dizelerinde yankı buldu.
Baudelaire, hayatı boyunca Jeanne’den vazgeçmedi. İşsiz kaldığında, hastalıklarla boğuştuğunda, maddi sıkıntılar içinde kıvrandığında bile onu bırakmadı. Kendi açken, son parasını Jeanne’in ihtiyaçları için harcadı. Ancak Jeanne’in ona olan sevgisi konusunda herkes hemfikir değildi.

Kimileri ona hayranlıkla bakıyordu. Şair Théodore de Banville ve ünlü fotoğrafçı Nadar’a göre Jeanne, zarif, çekici ve onurluydu. O kadar gururluydu ki, restoranda yediği yemeğin parasını dahi kimseye ödettirmezdi. Ancak bazıları için o, çirkin, sadakatsiz ve Baudelaire’in hayatını sömüren bir kadındı. Baudelaire’in annesi ise oğlunun Jeanne tarafından mahvolduğuna inanıyor ve ona öfke kusuyordu: “Oğlumu yedi bitirdi!”
Onların ilişkisi, sadece bir aşk hikâyesi değildi; fırtınalı, yıpratıcı ve sancılı bir bağdı. Baudelaire, hayatının sonuna kadar Jeanne’i sevdi, ona şiirler yazdı, ona hayran kaldı ve belki de ondan nefret etti. Ve ölüm döşeğinde bile Jeanne’in siluetini dizelerinde yaşatmaya devam etti.
Bu hikâye bize şunu gösteriyor: Gerçek, bakanın gözünde şekillenir. Kimine göre Jeanne Duval, Baudelaire’in en büyük ilham kaynağıydı; kimine göre ise onun felaketi. Ama ne olursa olsun, o, unutulmaz bir iz bıraktı.