Atatürk’ten İnönü’ye “Azınlıklar” Dersi

Güneş Florya Köşkü’nün batı yakasındaki ufka doğru nazikçe süzülürken, Atatürk, yoğun bir günün ardından biraz dinlenmek için köşesine çekilmişti. Çay fincanını bir kenara bırakmış, gözlerini uzaktan gelen dalgaların ritmine kaptırmıştı ki, Başbakan İsmet İnönü, ansızın ziyarete gelmişti.
“Hayırdır İsmet,” dedi Atatürk, merakla. “Habersiz geldin. Bir şey mi var?”
İnönü, derin bir nefes aldı. Konuşacağı mesele, oldukça hassas bir konuydu.
“Paşam,” dedi kararlı bir sesle, “azınlıklar meselesi. Konuyu yarın Meclis’e taşımayı düşünüyoruz. Siz ne dersiniz?”
Atatürk bir an düşüncelere daldı. Konu, hassasiyeti ve inceliği gerektiren bir konuydu. “İsmet,” dedi sonunda, “bu mesele üzerine aceleyle konuşmak istemem. Bugün biraz geç oldu. Yarın sabah erkenden gel, bu meseleyi uzun uzadıya konuşalım.”
İnönü, başıyla onaylayarak köşkten ayrıldı. Atatürk ise gözlerinde düşünceli bir parıltıyla köşkün görevlilerini yanına çağırarak, bahçedeki tüm çiçeklerin sökülmesini, sadece lalelerin kalmasını söyledi.
Görevliler, Gazi Paşa’nın emrini hızla yerine getirdiler. Bahçede güller, menekşeler ve diğer çiçekler yerlerinden söküldü, sadece laleler kalmıştı. Gecenin ilerleyen saatlerinde bahçedeki değişiklik tamamlanmıştı. Laleler, bahçenin ortasında gururla, dimdik duruyorlardı.
Ertesi sabah, İsmet İnönü, erkenden köşkün yolunu tuttu. Bahçeye girdiğinde gözlerine inanamadı. Bir önceki günün rengârenk çiçekleri yerini boş alanlara bırakmış, yalnızca laleler dimdik ayakta kalmıştı. Merakla görevlilere sordu:
“Ne oldu böyle? Bahçedeki çiçekler nerede?”
Görevliler, Gazi Paşa’nın emrini yerine getirdiklerini söylediler.
İnönü, kafasındaki soru işaretleriyle Atatürk’ün odasına girdi. Başbakan’ın şaşkın bakışlarını görünce tebessüm ederek konuşmaya başladı:
“İsmet,” dedi, bakışları ciddiyetle ona kenetlenmiş halde, “bahçedeki azınlıkları söktüm, attım.”
İnönü, bir an için duraksadı. Atatürk’ün mesajını yavaş yavaş anlamaya başlamıştı. Başı öne eğildi, düşüncelere daldı.
Atatürk sözlerini devam ettirdi:
“İsmet, ben ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ sözünü boş yere söylemedim. Kendini Türk hisseden, bu bayrağın altında yaşamayı gönülden isteyen her insan, bu vatanın öz evladıdır. Bu topraklar üzerinde ayrım yapmam. Bu ülkenin birliğini ve bütünlüğünü her şeyin üstünde tutarım. Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinecek. Sakın ola ki, azınlıklarla ilgili ayrıştırıcı bir kanun çıkarılmasın.”
İnönü, Atatürk’ün bu derin dersi almıştı. Başını hafifçe eğerek “Anladım, Paşam,” dedi. Atatürk’ün sözleri, azınlıklar konusunda ulusun birliğine dair verdiği güçlü mesajı bir kez daha zihinlere kazımıştı.