Yaşam

Kırık Sigorta

Sabahın erken saatleriydi. Mutfağın küçük masasında üç kişilik bir kahvaltı sofrası kurulmuştu. Samet dalgın bir şekilde ekmeğini ufalarken, eşi Ebru çay dolduruyordu. Küçük oğulları Ali, neşeli bir şekilde masada oturmuş, babasına bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.

Ebru, Samet’in halini görünce dayanamayıp sordu:
“Samet, sabah sabah neyin var? Çok dalgınsın.”

Samet, derin bir nefes alarak başını kaldırdı. “Ne olacak Ebru? İşler yine kötü. İnsanlar tamir ettirmek yerine yeni telefon alıyor. Atölye bomboş. Böyle giderse dükkânı kapatmak zorunda kalacağım.”

Ebru, kocasının moralini düzeltmek istercesine bir şeyler söylemeye çalıştı:
“Belki başka bir şeyler denemelisin. Farklı bir iş olabilir mi?”

Samet, kaşlarını çatarak, biraz sert bir tonla karşılık verdi:
“Bu yaştan sonra ne işi Ebru? Yirmi yıldır tamircilik yapıyorum. Başka neyi yapabilirim ki?”

Tam o sırada Ali, babasının sözünü neşeyle böldü:
“Baba, bugün bisiklet almaya gideceğiz, değil mi? Söz vermiştin.”

Samet bir an duraksadı. Sonra, üzgün bir yüz ifadesiyle oğluna döndü:
“Oğlum, biraz sabret. İşler düzelince alırız, tamam mı?”

Ali, hayal kırıklığıyla somurttu. “Ama baba, söz verdin! Arkadaşlarımın hepsinin bisikleti var.”

Ebru, nazikçe araya girdi. “Ali, babanı zorlamayalım. Hadi kahvaltını bitir de üstünü değiştir.”

Ali bir şey söylemeden sandalyesinden kalkıp odasına giderken Samet, ellerini başına dayayıp derin bir iç çekti. Ebru sessizce çayını uzattı.

“Samet,” dedi yumuşak bir sesle, “Ali haklı. Çocuk büyüyor, istekleri artıyor. Onun moralini de düşünmeliyiz.”

Samet, çaresiz bir ifadeyle başını salladı. “Biliyorum Ebru… Ama elimden gelen bu. Sabah akşam tek başıma uğraşıyorum. Yanıma bir çırak bile alamıyorum.”

Ebru, gülümsemeye çalıştı. “Belki işler bir şekilde açılır. Umudunu kaybetme.”

Samet, kararlı bir şekilde ayağa kalktı. “Oturarak düzelmez. Atölyeye gidip çalışmaya devam edeceğim. Belki bir iş çıkar.”

Ebru, kocasını gözleriyle uğurlarken Samet, evden çıkıp atölyeye doğru yola koyuldu.


Sorun Başlıyor

Atölyeye varınca Samet, eski masasına oturup bir telefonu tamir etmeye başladı. Ancak kısa bir süre sonra atölyede birden elektrik kesildi. Işıklar söndü, cihazlar sustu. Samet, sinirle tornavidayı masaya bıraktı.

“Yine mi elektrik? Off…” diye mırıldanarak sigorta kutusuna yöneldi. Şalteri kaldırdı ve atölye yeniden aydınlandı.

“Tamam,” dedi kendi kendine, “Şimdi işime döneyim.”

Ancak tam masasına oturmuş çalışmaya başlamıştı ki elektrik yeniden kesildi. Bu kez öfkeyle masaya vurdu. “Ne oluyor ya?!”

Sinirle sigorta kutusuna doğru yürürken, merdivenin köşesinde bir gölge fark etti. Adımlarını yavaşlatarak dikkatlice ilerledi. Sigorta kutusunun yanında küçük oğlunu, Ali’yi gördü.

“Ali! Ne yapıyorsun orada?!” diye seslendi.

Ali, suçlu bir çocuk gibi başını eğdi. “Baba… ben… şey…”

“Ne şeyi Ali? Sigortayı neden kapatıyorsun? Farkında mısın, bütün işlerimi aksattın!”

Ali, gözleri dolmuş bir halde cevap veremedi. Samet öfkeyle devam etti:
“Bütün günümü mahvettin Ali! Ne yapmaya çalışıyorsun, söylesene!”

Ali, gözyaşlarını tutamayıp ağlayarak yukarı kaçtı. Samet bir süre öylece durdu. Sonra öfkesini kontrol etmekte zorlanarak peşinden yukarı çıktı.


Gerçek Ortaya Çıkıyor

Samet, Ali’nin odasına girdiğinde Ebru onu kapıda karşıladı. “Ne oldu? Ali neden ağlıyor?” diye sordu endişeyle.

Samet, hâlâ öfkeli bir şekilde cevap verdi:
“Gitmiş sigortayı kapatıyor! Bütün işlerim aksadı. Bu çocuk yanlış arkadaşlarla takılıyor olabilir. Günlüğüne bakacağım, ne yapıyor öğreneceğim.”

Ebru, hemen karşı çıktı: “Hayır! Buna hakkın yok!”

Samet kararlıydı. “O benim çocuğumsa her hakkım var!” diyerek Ali’nin odasındaki günlüğü aldı. Sayfaları hızla çevirirken son sayfada durdu. Gözleri, yazılı satırlara kilitlendi.

Ali’nin Günlüğü:
“Bu gece kötü bir rüya gördüm. Atölyede çalışırken babamı elektrik çarpıyordu. Allah’ım, onu koru! Ben elimden geleni yapacağım…”

Samet, günlüğü elinden bıraktı. Gözleri dolmuştu. Olduğu yere oturup başını ellerinin arasına aldı. Birkaç dakika sonra kalktı ve Ali’nin odasına gitti.

Ali, yatağının köşesinde ağlıyordu. Samet sessizce yanına oturdu ve oğlunun başını okşadı.

“Ali…” dedi yumuşak bir sesle. “Beni korumak için mi sigortayı kapatıyordun?”

Ali, gözyaşları arasında başını salladı. “Rüyamda kötü şeyler gördüm baba. Sana bir şey olmasın diye yaptım.”

Samet, oğlunu kucakladı. “Özür dilerim oğlum. Seni anlamadan kızdım. Ama bana böyle bir şey yapmadan önce anlatmalısın, tamam mı?”

Ali, babasına sıkıca sarıldı. “Tamam baba.”

Samet, oğlunun saçlarını okşarken derin bir nefes aldı. İçindeki öfke yerini bir pişmanlığa ve sevgiye bırakmıştı.

kemal

kemal

Hikayeci Hakkında

Kemal Güleç, çeşitli konularda derinlemesine araştırmalar yaparak bilgiye dayalı hikayeler hazırlıyor.

Yorum yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunları da beğenebilirsin

Yaşam

Engelleri Aşan Şampiyon: Tek Kol ile Judo Zaferi

Bu ilham verici hikayede, büyük bir hayali olan ve talihsiz bir kaza sonucu bir kolunu kaybeden genç bir çocuğun yolculuğunu
Yaşam

Engelleri Aşmak: Genç Kuryenin İlham Veren Hikayesi

Bir belediye başkanı, yoğun bir işlek caddeye büyük bir engel yerleştirdi; ağır, kaldırılması zor bir demir bloktu bu. İnsanların engeli