Ali’nin Yalnız Yolculuğu: Küçük Bir Cesaret, Büyük Bir Destek

Küçük Ali, her hafta sonu dedesini ziyaret etmek için sabırsızlanırdı. Ailesi onu birlikte trene bindirir, dedesiyle güzel zaman geçirmesi için götürürdü. Ama bu hafta sonu farklıydı. Ali artık büyüdüğünü hissediyor, dedesinin yanına tek başına gitmek istiyordu.
Bir akşam, cesaretini toplayarak annesi ve babasına dönüp:
— Anne, baba, bu hafta sonu dedemin yanına tek başıma gitmek istiyorum, dedi.
Anne ve babası şaşırarak ona baktılar ama kısa bir konuşmanın ardından kabul ettiler. Sabah erkenden istasyona gittiler ve Ali’yi yolcu ettiler. Annesi ona son tavsiyelerini sıralarken, babası da sessizce onu izliyordu. Ali, sabırsızlıkla başını sallayıp:
— Tamam anne, anladım! dedi.
Tren tam hareket edecekken babası, Ali’ye yaklaştı, omzuna dokunarak cebine küçük, katlanmış bir kağıt parçası koydu.
— Eğer kendini yalnız ya da korkmuş hissedersen, bunu aç, dedi.
Ali, tren hareket ettiğinde ilk kez tek başına yola çıkmanın heyecanı ve biraz da tedirginliği içindeydi. Yolculuk devam ettikçe, etrafındaki yabancı yüzler ve kompartımandaki kalabalık ona daha da yabancı gelmeye başladı. Kondüktör ona yalnız bir çocuk olduğuna dair birkaç söz etti, bazıları ise acıyarak bakıyordu. Ali kendini gittikçe daha huzursuz hissetmeye başladı.
Başını öne eğip derin bir nefes aldı ama kalbindeki tedirginlik geçmiyordu. İşte o anda, babasının cebine koyduğu kağıt aklına geldi. Ellerini titreyerek cebine soktu ve kağıdı açtı. Kağıtta yazılı olan cümle şöyleydi:
— Merak etme oğlum, biz bir arkandaki vagondayız.
Ali, babasının bu sözlerini okuduğunda yüzünde bir gülümseme belirdi. Ailesinin sadece birkaç adım ötede olduğunu bilmek, tüm korkusunu alıp götürdü. Artık yalnız olmadığını biliyor, her şeyden önce ailesinin desteğini hissediyordu. Gözyaşları dindi, derin bir nefes aldı ve yolculuğun keyfini çıkarmaya başladı.
Köye vardığında, dedesi onu kollarını açarak bekliyordu. Ali, dedesine koşarken, içindeki cesaretle bu hafta sonunun sadece bir başlangıç olduğunu anladı.